Selçuk İlçesi; kuzeyden Torbalı, doğudan Tire, güneyden
Germencik, ve güney batıdan Kuşadası İlçeleri
ile çevrilidir. Küçük Menderes
Nehri, geniş bir ova ile ilçeye 3 km kuzeyinden geçip, 9 km batısından denize
dökülür. Doğusunda yükseklikleri pek fazla olmayan Maden, Kayser ve Sarıkaya
dağları, Güneyinde ise; Eteğinde büyük bir medeniyetin kurulmasına sahne olmuş
Bülbül Dağı vardır.
Kuzeybatısında içinde, Kuş Cenneti ve üç doğal gölete (
Çakal, Gebeklise ve Cevaşır) sahip olan Selçuk’ta, doğa çeşitli kuşların
barınmasına olanak sağlamaktadır. Selçuk yüzölçümünün, % 49 gibi büyük bir
bölümünün ormanlık alan olması, İlçe’nin doğal deseninin zenginliğini
oluşturur.
Akdeniz ikliminin hâkim olduğu Selçuk da yazlar sıcak ve
kurak, kışları ılık ve yağışlı geçmektedir. Zeytin, pamuk, üzüm, narenciye
(özellikle mandalina ve şeftali ) ilçe halkının başlıca gelir kaynağıdır. Bunun
yanı sıra turizm de İlçe ve ülke ekonomisinin kalkınmasında önemli rol
oynamaktadır.
Selçuk, Dünyanın en büyük açık hava müzelerinden biridir.
Antik Çağ'ın en önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Selçuk’ta bulunan
tarihi yapıların büyük bir bölümü ayaktadır. Efes ören yeri, Türk ve dünya
turizmi açısından çok önemli bir merkezdir, Efes her yıl yaklaşık olarak 2
milyon ziyaretçi tarafından gezilmektedir. Selçuk Efes Müzesi, sahip olduğu ve
sergilediği sadece yerel eserlerle Avrupa’nın en önemli ve en zengin
müzelerinden birisidir. Bu etkinlikler dışında, müzede verilen konferanslar ve
açılan resim sergileri kültür hayatını canlı tutmaktadır. Selçuklu sanatının en
önemli eserlerinden biri olan İsa Bey Camii Selçuk’tadır. Cami, hem avlulu Türk
camii tipinin, hem de Anadolu sütunlu camilerinin bilinen en eski örneğidir.
İlçeye bağlı Şirince köyü, başlı başına popüler
bir kırsal turizm merkezidir.
İlk çağın en ünlü şehirlerinden biri olan Efes, Küçük
Menderes Nehri'nin sularını boşalttığı körfezin yakınında kurulmuştur. Tarıma
elverişli toprakları, Doğu’ya açılan büyük bir ticaret yolunun başında oluşu,
gerek Antik Çağ'da, gerekse de Hıristiyanlık döneminde çok önemli bir dini
merkez oluşu, tarihe büyük bir kent olarak geçmesini sağlamıştır. İlim ve sanat
dünyasında da adını duyurmuş, ünlü kişiler yetiştirmiştir. Bunlar arasında,
rüya tabircisi Artemidorus, şair Kallinos ve Hipponaks, filozof Herakleitos,
ressam Parrhasius, gramer bilgini Zenodotos sayılabilir.
Efes’in tarihi MÖ 6. binyıla kadar uzanmaktadır. Bu
sonuca son yıllarda Arvalya ve Çukuriçi höyüklerinde ele geçen arkeolojik
yerleşke bulgularıyla varılmıştır. Ayasuluk Tepesi’nde yapılan kazılar da
burada Erken Tunç Çağı’ndan Hellenistik Çağ’a kadar kesintisiz yerleşmenin var
olduğunu göstermiştir. Bu da eski Efes’in Ayasuluk Tepesi’nde olduğunu, buranın
Anadolu kavimleri ve Hititler tarafından iskan edildiğini ispatlamaktadır.
Ayrıca Hitit yazılı metinlerinde Apasas olarak geçen kentin bu kent olduğu da
kesinleşmiştir.
Strabon ve Pausanias gibi yazarlar, tarihçi Herodot,
Efesli şair Kallinos gibi antik kaynaklar Efes’in Amazonlar tarafından
kurulduğuna ve yerli halkın Karyalılar ve Lelegler’den oluştuğuna işaret
etmektedirler.
MÖ 1050'de Androklos, diğer eski Yunan kolonistleri gibi
Anadolu’ya gelmiş, Efes ve civarını almıştır. Efes, MÖ 7. yüzyıl da Kimmerler’in
istilasına uğrar ve Artemis Tapınağı yerlebir edilir. MÖ 560’da kent
Lidyalılarca Artemision çevresine taşınır. MÖ 386'da akdedilen Kral Barışı’nın
sonunda Efes, Büyük İskender’in gelişine dek sürecek olan Pers egemenliği
altına girer.
Bugün gezilen Efes, büyük ölçüde, Büyük İskender’in
generallerinden Lysimakhos tarafından MÖ 300’lerde kurulmuştur. Efes, Bizans
Çağı’nda tekrar yer değiştirmiş ve ilk kurulduğu Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir.