23 Ağustos 2013 Cuma
19 Ağustos 2013 Pazartesi
BAYINDIR
Bayındır; Doğusunda Ödemiş, güneyinde Tire, batısında Torbalı, kuzeyinde Kemalpaşa ve Turgutlu İlçelerinin bulunduğu İzmir’e bağlı bir ilçedir. İlçenin kuzey-güney doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık 16 km, doğu-batı doğrultusundaki uzunluğu ise 25 km’dir. İlçe merkezi Ege denizine dik olarak uzanan sıradağların üzerindeki Bayındır ve Basra tepelerinin güney yamaçlarına kurulmuştur. Doğusundan gelen Küçük Menderes Nehri ilçenin Tire ilçesi ile sınırını oluşturmaktadır. İlçe merkezi, Çamlıbaba Dağının güney eteklerinde kurulmuştur. İzmir-Ödemiş karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 97 km mesafededir. İsmini, Oğuzların Üçoklar koluna bağlı Bayındır boyundan alır. Belediyesi 1872’de kurulmuştur.
Bayındır İlçesinin bir yerleşim yeri olarak ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemektedir. Araştırmalar yörede sırasıyla milattan önce 3000’li yıllarda Hititlerin, 700’lü yıllarda Frigya ve Lidyalıların, Milattan sonra 900’lü yıllarda Bizanslıların, 1084 yılından sonra Selçukluların ve 1425 yılından sonrada Osmanlıların Egemen olduğu ortaya koymaktadır. Bayındır ilçe merkezinde Bizanslılar döneminde yerleşimin bulunduğu ancak Selçukluların gelişi ile Orhan Gazi tarafından 14. yüzyılın başlarında 24 Oğuz boyundan Üçoklar’ dan biri olan Bayındır Türkmen Boyunun kendi adı ile yeni bir yerleşim oluşturduğu bilinmektedir. Bir rivayete göre ilk yerleşim yerinin Ergenli Deresi kenarında kurulmuş iken bu yerleşim taşkınlar yüzünden daha sonra ilçe merkezinin şimdi bulunduğu yere taşınmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Bayındır’ ın Paşa Hası olduğu belirtilmektedir. Tapu kayıtlarına göre burası şehzadeliği döneminde II.Selim’e verilmiş, II.Selim padişah olunca da damatlarından Sadık Paşa’ ya 80 akçelik bir has olarak bağışlanmıştır. Şemsettin Sami Kamus-Ül Alam’ da Bayındır da 28 cami ve 1 medrese ve 2 Hıristiyan okulunun bulunduğunu, Aydın vilayetine bağlı İzmir Sancağı’nın bir kazası olduğunu, 400 kadar nüfuslu olduğunu yazmaktadır. Bayındır önceleri bir nahiye merkezi iken 1871’ de Belediye, 1875’ de ilçe merkezi haline gelmiştir. İlçe 30 Mayıs 1919 yılında Yunan işgaline uğramış ve 2.5 yıllık işgalden sonra 4 Eylül 1922 de kurtarılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra İzmir iline bağlı bir ilçe merkezi olmuştur.
1990 sayımına göre toplam nüfusu 47.126 olup, 13.862’si ilçe merkezinde, 33.264’ü köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 588 km2 olup, nüfus yoğunluğu 80’dir. Merkez bucağına bağlı 30, Çırpı bucağına bağlı 10 köyü vardır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Güneyinde ovalık bir alan yer alır. İlçenin en önemli akarsuyu Küçük Menderes nehridir. Bu nehir İlçenin Güney bölümünde doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. İlçe sınırları içerisindeki Küçük Menderes nehrini besleyen zengin su kaynakları yoktur. Rejimleri düzensiz olan Başdeğirmen, Hıca , Destere ve Paşa suyu dereleri kış yağışlarının bol düşmesi halinde sularını Küçük Menderes nehrine ulaştırabilmektedir. İlçenin topraklarını Küçük Menderes Irmağı sular.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, pamuk, tütün, incir, zeytindir. Sebze ve meyvecilik yaygın olarak yapılır. Bozdağlar, kızılçam ve karaçam ormanları ile kaplı olduğundan, ormancılık ilçe ekonomisinde önemli yer tutar. İlçe topraklarında çinko yatakları özel bir şirket tarafından işletilmektedir. Arıcılık gelişmiştir.
Yörede Akdeniz iklimi hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Kuzeye doğru çıkıldıkça iklimde farklılaşmalar göze çarpar. Yıllık yağışların önemli bir bölümü sonbahar ve kış aylarında düşer. Kar yağışı yüksek kesimlerde nadiren görülür.
Bayındır İlçesinin bir yerleşim yeri olarak ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemektedir. Araştırmalar yörede sırasıyla milattan önce 3000’li yıllarda Hititlerin, 700’lü yıllarda Frigya ve Lidyalıların, Milattan sonra 900’lü yıllarda Bizanslıların, 1084 yılından sonra Selçukluların ve 1425 yılından sonrada Osmanlıların Egemen olduğu ortaya koymaktadır. Bayındır ilçe merkezinde Bizanslılar döneminde yerleşimin bulunduğu ancak Selçukluların gelişi ile Orhan Gazi tarafından 14. yüzyılın başlarında 24 Oğuz boyundan Üçoklar’ dan biri olan Bayındır Türkmen Boyunun kendi adı ile yeni bir yerleşim oluşturduğu bilinmektedir. Bir rivayete göre ilk yerleşim yerinin Ergenli Deresi kenarında kurulmuş iken bu yerleşim taşkınlar yüzünden daha sonra ilçe merkezinin şimdi bulunduğu yere taşınmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Bayındır’ ın Paşa Hası olduğu belirtilmektedir. Tapu kayıtlarına göre burası şehzadeliği döneminde II.Selim’e verilmiş, II.Selim padişah olunca da damatlarından Sadık Paşa’ ya 80 akçelik bir has olarak bağışlanmıştır. Şemsettin Sami Kamus-Ül Alam’ da Bayındır da 28 cami ve 1 medrese ve 2 Hıristiyan okulunun bulunduğunu, Aydın vilayetine bağlı İzmir Sancağı’nın bir kazası olduğunu, 400 kadar nüfuslu olduğunu yazmaktadır. Bayındır önceleri bir nahiye merkezi iken 1871’ de Belediye, 1875’ de ilçe merkezi haline gelmiştir. İlçe 30 Mayıs 1919 yılında Yunan işgaline uğramış ve 2.5 yıllık işgalden sonra 4 Eylül 1922 de kurtarılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra İzmir iline bağlı bir ilçe merkezi olmuştur.
1990 sayımına göre toplam nüfusu 47.126 olup, 13.862’si ilçe merkezinde, 33.264’ü köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 588 km2 olup, nüfus yoğunluğu 80’dir. Merkez bucağına bağlı 30, Çırpı bucağına bağlı 10 köyü vardır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Güneyinde ovalık bir alan yer alır. İlçenin en önemli akarsuyu Küçük Menderes nehridir. Bu nehir İlçenin Güney bölümünde doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. İlçe sınırları içerisindeki Küçük Menderes nehrini besleyen zengin su kaynakları yoktur. Rejimleri düzensiz olan Başdeğirmen, Hıca , Destere ve Paşa suyu dereleri kış yağışlarının bol düşmesi halinde sularını Küçük Menderes nehrine ulaştırabilmektedir. İlçenin topraklarını Küçük Menderes Irmağı sular.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, pamuk, tütün, incir, zeytindir. Sebze ve meyvecilik yaygın olarak yapılır. Bozdağlar, kızılçam ve karaçam ormanları ile kaplı olduğundan, ormancılık ilçe ekonomisinde önemli yer tutar. İlçe topraklarında çinko yatakları özel bir şirket tarafından işletilmektedir. Arıcılık gelişmiştir.
Yörede Akdeniz iklimi hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Kuzeye doğru çıkıldıkça iklimde farklılaşmalar göze çarpar. Yıllık yağışların önemli bir bölümü sonbahar ve kış aylarında düşer. Kar yağışı yüksek kesimlerde nadiren görülür.
BALÇOVA
İlçenin doğusunda Konak, batısında Narlıdere , güney ve güneydoğuda Karabağlar kuzeyinde ise İzmir Körfezi bulunmaktadır. Bu konumuyla Balçova İlçesi, at nalı şeklindeki İzmir Körfezi'nin güney kıyılarında yer almaktadır. İlçede hüküm süren Akdeniz iklim şartlarına ve toprak özelliklerine bağlı olarak farklı bitki toplulukları yer almaktadır. Çatalkaya’nın kuzey yamaçlarında maki, Teke Dağının yamaçlarında ise çoğunlukla kısa boylu çalılardan oluşan bitkiler mevcuttur. Çevrede orman yok denecek kadar azdır.
Balçova ’nın tarihteki yeri ilçede bulunan kaplıcaların tarihi ile aynı döneme rastlar. Bu tarih M.Ö.1200 yıllarına denk gelir. Dünyanın en önemli destanlarından biri olan İlyada ve Odesia’nın yazarı olan şair Homeros M.Ö. 8 yy. da İzmir’de yaşamıştır. Homeros’un İlyada Destanı’nın bir bölümünde bahsettiği Agamemnon ve Menelaos Troia “Truva” seferini yapan Akhai ordusunun başında bulunan iki komutandır. Askerlerin burada şifa bulması ve de yaralarının iyileşmesi üzerine şifalı suyun çıktığı yerlere tesis olarak kapalı hücreler yapılmıştır.
Balçova; bütün Anadolu gibi tarih boyunca birçok medeniyetin hakimiyeti altına girmiştir. Türklerin bölgeye gelmesi 1300’lü yıllarda, hakimiyet kurması ise 1400’lü yıllarda olmuştur. 1910 yılına ait İzmir Vilayeti Haritası’nda Balçova Köyü olarak adlandırılan bölgede ilk belediye 1 Mart 1963 yılında kurulmuştur. İlçe 1980 yılında Narlıdere merkez olarak şube konumuna gelmiş, 3 Haziran 1992 tarihinde ise tekrar belediye durumuna getirilmiştir.
1990 sayımına göre nüfusu 55.908’dir. İlçeye bağlı köy yoktur. Yüzölçümü 17 km2 olup nüfus yoğunluğu 3229’dur. Konak ilçesine bağlıyken 3.6.1992 târihli 3806 sayılı kânunla ilçe olmuştur. Balçova Termal Tesisleri, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp fakültesi ve Türkiye’nin ikinci büyük teleferiği bu ilçenin sınırları içindedir.
Yamaçlardan inen düzensiz rejimli 5 adet dereden Yahya Deresi ve Sarıpınar Deresi Hacı Ahmet Deresiyle birleşerek, Molla Kuyu Deresi ve Ilıca Dereleri İnciraltında denize ulaşırlar. Ilıca Deresinin Çıtak Mevkiinde kurulmuş olan Cengiz Saran Barajı ve gölü, İçme-Kullanma ve Tarımsal sulama bakımından büyük önem taşır.
İlçenin 6 Kilometreyi aşan sahil şeridi vardır ve bu sahilde balıkçılık yapılmaktadır.
18 Ağustos 2013 Pazar
ALİAĞA
Aliağa; İlçe merkezi deniz kıyısında kurulmuştur. Çanakkale-İzmir kara yolu ilçeden geçer. İl merkezine 61 km uzaklıktadır. Belediyesi 1952’de kurulmuştur.1990 sayımına göre toplam nüfusu 42.150 olup, 25.450’si ilçe merkezinde, 16.700’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 8 köyü vardır. Yüzölçümü 350 km2 olup, nüfus yoğunluğu 120’dir. İlçe toprakları genelde düzdür. Doğu ve güneyinde Yund Dağları yer alır.
Ekonomisi sanayi ve turizme dayalıdır. Petrokimya tesisleri, petrol rafinerisi, Viking Kağıt Fabrikası, Aygaz, İpragaz, Pe-Gagaz dolum tesisleri, Çelik fabrikası, gemi sökme tezgahları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Aynı zamanda bir sayfiye yeridir.
Aliağa, Osmanlı döneminde bir çiftlik halindeyken süreç içinde küçük bir köye, Cumhuriyet döneminde 1937’den itibaren bir balıkçı bucağına dönüşmüştür. Aliağa, 1960’lı yıllarda hayata geçirilen 1. beş yıllık kalkınma planı uyarınca sanayileşme için uygun yer olarak seçilmiş ve bu tarihten itibaren sanayi kimliği ile öne çıkmaya başlamıştır. Bu yıllara kadar Menemen’e bağlıyken, 1982 yılında İlçe statüsüne kavuşmuştur.
Aliağa, tarih boyunca insanlık tarihinin en önemli uygarlıklarının kurulduğu Aiolis bölgesinde kurulmuştur. Tarih içinde birçok uygarlık bölgede var olmuştur. Aiolis kentlerinden Aigai, Gryneion, Kyme ve Myrina günümüzde Aliağa ilçe sınırları içinde yer almaktadır.
Aigai :
Nemrutkale, Güzelhisar çayının başlangıcındadır. Görünürde kalıntılar vardır. Köseler Köyü'nün yakınında, Nemrud kalesi olarak bilinen bu Aiol yerleşimi, yanı zamanda antik Yunan'ın Anadolu'daki en eski kentlerinden biriydi.
Çakmaklı Köyü yakınındadır. İlk kazılar Çekler tarafından yapılmıştır ve 1952 yılında Doktor Baki Örgün yönetiminde kazılar sürdürülmüştür. Buluntular İzmir Arkeoloji müzesindedir. Aeolis Kyme'si, denizin yakınında, geniş Aliağa körfezinde bugün Nemrut Limanı olarak adlandırılan bir koyda bulunmaktadır. Geleneğe göre şehir, 1050 yıllarında “Frigio Locrico”dan gelen Aeoller tarafından daha önceleri Pelasglar tarafından yerleşim görmüş sit üzerinde kurulmuştur.
Güzelhisar Çayının (Pythikos) denizle birleştiği yerde Çandarlı Körfezi'nin son koyunda yer alır. İki tepe üzerinde bulunan ve bir rastlantı sonucu köylüler tarafından ortaya çıkarılan Nekro poliste (mezarlık) kalıntıları vardır.
İlk araştırmayı 1874'te M.E. Batezzi yapmış ve 5000 kadar mezar ortaya çıkarılmıştır. Bu kazılarda ortaya çıkarılan eserlerin tümü yurtdışına kaçırılmıştır. Kaçırılmayan eserler İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Şehrin M.Ö. 454-425 yılları arasında Atina Konfede- rasyonunda önemli bir yeri vardı. M.Ö. 475' te Kserkes şehri Birinci Gongylos' a verdi. 1. Gongylos' da M.Ö. 339' da Myrina' yı oğlu İkinci Gongylos' a bıraktı. M.Ö. 260' ta şehri Selefkiler ele geçirdiler. Kısa bir zaman sonra Arkaios Savaşı sonunda Attalos şehri geri aldı. Şehir M.Ö. 11. yüzyılda Bergama' nın hakimiyetine girdi. M.S. 17-30 yılları arasında depremler Myrina' yı tahrip etmiştir.
Nemrutkale, Güzelhisar çayının başlangıcındadır. Görünürde kalıntılar vardır. Köseler Köyü'nün yakınında, Nemrud kalesi olarak bilinen bu Aiol yerleşimi, yanı zamanda antik Yunan'ın Anadolu'daki en eski kentlerinden biriydi.
Gryneion:
Çandarlı Körfezi kıyısında, Elaia ile Myrina arasındadır. Yenişakran Temaşalık (Çıfıtkale) mevkiinde kurulmuş bir ören yeridir. Zamanında Apollon Tapınağı ve kehanetleri ile tanınmıştır. M.Ö. 334 yılında Parmenion tarafından yıktırılmıştır. Gryneion, denize yakın bir yerleşim yeri olduğundan, antik kalıntıların araştırılması da kolaylaşmaktadır. Görülmesi gereken önemli bir tarihi merkezdir.
Çandarlı Körfezi kıyısında, Elaia ile Myrina arasındadır. Yenişakran Temaşalık (Çıfıtkale) mevkiinde kurulmuş bir ören yeridir. Zamanında Apollon Tapınağı ve kehanetleri ile tanınmıştır. M.Ö. 334 yılında Parmenion tarafından yıktırılmıştır. Gryneion, denize yakın bir yerleşim yeri olduğundan, antik kalıntıların araştırılması da kolaylaşmaktadır. Görülmesi gereken önemli bir tarihi merkezdir.
Kyme:
Çakmaklı Köyü yakınındadır. İlk kazılar Çekler tarafından yapılmıştır ve 1952 yılında Doktor Baki Örgün yönetiminde kazılar sürdürülmüştür. Buluntular İzmir Arkeoloji müzesindedir. Aeolis Kyme'si, denizin yakınında, geniş Aliağa körfezinde bugün Nemrut Limanı olarak adlandırılan bir koyda bulunmaktadır. Geleneğe göre şehir, 1050 yıllarında “Frigio Locrico”dan gelen Aeoller tarafından daha önceleri Pelasglar tarafından yerleşim görmüş sit üzerinde kurulmuştur.
Myrina (Sebastopolin):
Güzelhisar Çayının (Pythikos) denizle birleştiği yerde Çandarlı Körfezi'nin son koyunda yer alır. İki tepe üzerinde bulunan ve bir rastlantı sonucu köylüler tarafından ortaya çıkarılan Nekro poliste (mezarlık) kalıntıları vardır.
İlk araştırmayı 1874'te M.E. Batezzi yapmış ve 5000 kadar mezar ortaya çıkarılmıştır. Bu kazılarda ortaya çıkarılan eserlerin tümü yurtdışına kaçırılmıştır. Kaçırılmayan eserler İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Şehrin M.Ö. 454-425 yılları arasında Atina Konfede- rasyonunda önemli bir yeri vardı. M.Ö. 475' te Kserkes şehri Birinci Gongylos' a verdi. 1. Gongylos' da M.Ö. 339' da Myrina' yı oğlu İkinci Gongylos' a bıraktı. M.Ö. 260' ta şehri Selefkiler ele geçirdiler. Kısa bir zaman sonra Arkaios Savaşı sonunda Attalos şehri geri aldı. Şehir M.Ö. 11. yüzyılda Bergama' nın hakimiyetine girdi. M.S. 17-30 yılları arasında depremler Myrina' yı tahrip etmiştir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)