25 Aralık 2013 Çarşamba

BEYDAĞ


Beydağ, İzmir’in doğusunda yer almaktadır, İl merkezine uzaklığı 142 km’dir. Kuzeyinde Kiraz; doğusunda Nazilli; batısında Ödemiş; güneyinde Sultanhisar yer almaktadır. İlçenin yüzölçümü 162 km²’, nüfusu ise 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı’na göre 14.147’dir. Bu nüfusun 5.521’i merkezde, 8.626’sı belde ve köylerde yaşamaktadır, nüfus yoğunluğu 87, nüfus artış hızı ise %0 -3.37’dir.



Beydağ'ın rakımı 235 dir. Akdeniz iklimine yakındır. Dağların denize dik olmasından dolayı Ege kıyılarının ilkim özelliklerini de taşır. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Yağışlar genellikle yükseklere kar, Beydağ civarına da yağmur olarak düşer. Bahar ve güz mevsimlerinde özellikle bol yağmur yağar.
İlçe halkının geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. En önemli ürünler incir, kestane ve zeytindir, üretilen kestane son derece kalitelidir. Besi ve süt hayvancılığı hızlı gelişme göstermektedir. Dağ eteklerinde zeytin ve incir, üst kısımlarda kestane ve meşe daha yükseklerde de iğne yapraklı çam ormanı hakimdir. Toprak çok verimlidir, özellikle Küçük Menderes ovasında (patates, kavun, karpuz, slajlık mısır ve tüm sebze çeşitleri) ekilir. Fazla rüzgar almayan bölgelerde ise narenciye de yetişmektedir. Beydağ ve çevresi yaz kış yeşilliğini korur.

Beydağ’ın tarihte bilinen ilk adı Palaipolistir. Palaipolis’i kuranlar ise Lidyalıların soyundan olan Kibyrahlardır. Lidyalıların soyundan olan Kibyrahların önemli bir özelliği de demir işçiliği ve kakmacılıktır. Adagüre köylülerinin demircilik zanaati, o zamanlardan beri devam edegelmiş olabilir.

M.Ö.7. yy.da Lidyalıların başkenti Sard’dır. Birgi ise Lidyalıların yazlık şehri olmuştur. M.Ö.676’da Kimerler Anadolu'ya gelerek Lidya şehirlerini harap etmiştir. Kimerlerin, bu akınlarından Beydağ da etkilenmiş, Palaiapolis çok zarar görmüştür. Kimerlerin ardından Perslerin Lidya kralı Krezüs'ü, M.Ö. 603’de yenmeleri ile yöremiz 200 yılı aşkın bir süre İranlıların yönetiminde kalmıştır.

M.Ö. 334 de Büyük İskender'in Persleri yenmesinden sonra Menderes Ovası, İskender'in yönetimi altına girmiştir. Büyük Iskender’in ölümü ile ovaya Antigonos, daha sonra Trakya Satrabı Lysımakhos egemen olmuştur. Tarihçi Esebios'a göre Pergamon Kralı I. Attolos, Küçük Asya kralı Hioraks'ı yukarı Kystrostaki Koloe'de (Keleş. Kiraz) M.Ö.229’da yenince, ova Pergamon Krallığı'nın yönetimine girmiştir. Pergamon Kralı III. Attolos'un M.Ö. 133 de ölmesi ile Romalılar Krallık topraklarına el koymuşlar ve "Kilbis" adı verilen Yukarı Kaystromtai (Kiraz-Beydağ ovası) Roma yönetimine girmiştir.

M.S. 4. yüzyıla kadar, Yukarı Kilbiyanos (Küçük Menderes doğu bölgesi) Bizans İmparatorluğu’nun hudutları içinde kalmıştır. Bu zaman içinde bakımsızlıktan harap oldu. Peganizm'in yasaklanmasından sonra Hıristiyanlık resmen bölgeye girdi ve kiliseler yapıldı.

Kilbianon Ovası’ndaki Palaiapolis, Koloe (Kiraz) Pyrgion (Birgi), Hypaipa (Günlüce) Nikala gibi kentlerde V. yy da piskoposluklar kuruldu ve Metropilidine bağlandı. 530 yılı Hieroclec listesinde, Algiza İle Palaiapolis Piskoposlukları birleştirilmiştir.

Palaiapolis şehri 5.yy`da bugünkü ilçe merkezinin batısında olmalıdır. Kilise kalenin batısındadır ve Polis adını taşıyan şehirler bir saray ve çok kere bir mabet meydanına yelpaze şeklinde gelen sokakların kenarlarında dizilmiş evlerden meydana gelmiştir.

1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Alp Aslan’ın emriyle Anadolu fethedilmeye başlanmıştır. 1079–1080 yıllarında Selçukluların fetihleri Akdeniz, Ege Denizi ve Karadeniz kıyılarına kadar gelmiştir. Bu tarihlerde, Kilbiyanon ovasındaki: Palaiapolis (Balyambolu, Beydağ), Koloe (Keleş, Kiraz), Byrgion (Birgi). Hypaipa (Dabbey. Günlüce) Nikaia gibi kent ve kaleler Türklerin eline geçti. Selçuklu Emirlerinden Emir Çaka, merkezi İzmir olan bir beylik kurdu. Kuzeyde Emir Tanrıbermiş, merkezi Pars'ın beyliği ile Manisa topraklarını kapsayan, Alaşehir Beyliğini kurdu. Palaiapolis belki bu sırada, belki de bundan sonralarda Balyambolu adını almış olabilir. Beydağ bu beyliklerin ortasında ve etki alanı içindedir.

Bölgede başlayan Türk Egemenliği daha sonra Birgi merkez alınarak kurulan Aydınoğulları döneminde de devam etmiştir. Aydınoğulları Beyliği’nin I. Beyazıt’ın egemenliğini tanıması ile beylik merkezi Tire olarak belirlenmiştir. Bu tarihlerde Balyambolu (Beydağ) küçük bir kasaba olarak Tire'ye bağlıdır. Ekonomik bakımdan da Tire ile ilişkilidir. Yukarı Menderes Havzası 1451 de merkezi Tire olan Aydın İline o da Kütahya'da oturan Anadolu Beylerbeyine bağlıdır. 1426 yılından sonra da Osmanlı Devleti'nin
yönetimine girmiştir.

1 Kasım 2013 Cuma

1 Kasım 1912 İzmir'in ilk kulübü "Karşıyaka Muaresei Bedeniye Kulübü" bugünkü adıyla "Karşıyaka Spor Kulübü" kuruldu.



1908 yılında İzmir’deki bütün takımlar Rumlar, Ermeniler ve İngilizler tarafından kurulmuştu. Panionios ve Apollon bu takımların önde gelenleriydi. Maçlar azınlıklar arasında oynanmaktaydı ve bu azınlıklar diğer şehirlerde olduğu gibi İzmir’de de futbola hakim durumdaydılar. Bu tarihte Kadızade Zühtü Işıl, Kadızade Raşit, Süreyya İplikçi, Refik Civelek, Osman Nuri ve Örnekköylü Hüseyin'den oluşan 6 Karşıyaka’lı genç aralarında para toplayarak satın aldıkları futbol topuyla Rus asıllı Karşıyakalı bir aileye ait olan boş bir arsada futbol oynamaya başladılar.

Bu arsada futbol oynadıklar bir gün yağmurun çiselemesi üzerine bir zeytin ağacının altına sığınan gençler,azınlıkların futbol sahasındaki egemenliğine başkaldırı hareketi olarak kendi kulüplerini kurmaya karar verdiler ve 1 Kasım 1912 (1328) tarihinde Karşıyaka Muaresei Bedeniye Kulübü'nü yani bugünkü adıyla Karşıyaka Spor Kulübü'nün kuruluşunu gerçekleştirdiler. Kuruluş aşamasında altı genç ile birlikte Hüsnü Tonak, Tahir Bor, Fevzi Fikri Altay ve Sezai Çullu'da yer almıştır. Bu tarihten 1914'te Altay'ın kuruluşuna kadar Karşıyaka, İzmir'deki tek Türk spor kulübü idi.

Karşıyaka’nın tarihindeki ilk on biri Kaptan Raşit Kadızade, Suat Karşıyaka, Refik Civelek, Kaleci Salih, Çakır Kemal, Örnekköylü Hüseyin, İtalyan Hanri Barter, Kemal Paşalı Sarı Ali, Muharrem Hüsamettin ve Zühtü Işıl’dan oluşmaktaydı. Kurulan bu takım, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'na kadar yabancılarla birçok çekişmeli maç oynamıştır.

Karşıyaka Spor Kulübü, kuruluşundan Kurtuluş Savaşı’na kadar geçen sürede hiçbir maçta yenilmemiş, İtalyan ve Yunan şampiyonlarını birçok kez yenerek bu kulüplerin kapatılmasına sebep olmuştur.

Karşıyaka Kulübü'nün bir numaralı üyesi ve kurucusu olan Kadızade Zühtü Işıl, I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele'de 8 yıl birçok cephede savaşmış, hatta Filistin cephesinde “Kanal Harekatı” sırasında İngilizler'e esir düşmüştür.

Kurtuluş Savaşı yıllarında İzmir'in çoğunluğunu Rum, Fransız ve diğer yabancılar oluştururken, Karşıyaka ise Türklerin yoğun yaşadığı bir yerleşim birimiydi. Bugün için söylenen "Biz Karşıyakalıyız" ifadesi de Türklerin Anadolu'ya geçerken kendilerini tanıtmak için kullandığı bir parolaydı. Bu parola ile "Biz Türküz" denilmektedir.

Santrafor olarak oynayan eski Başbakanlardan Adnan Menderes'in de bulunduğu takım Kurtuluş Savaşı’na katılarak birçok cephede savaşmıştır. İzmir’e ilk giren Türk kuvvetleri içinde Karşıyaka’lı bazı sporcular da bulunmaktaydı.

Mustafa Kemal Atatürk İzmir'in yeniden Türk kuvvetlerinin kontrolü altına girdiği gün geceyi Karşıyaka'daki bir köşkte geçirmiştir.

O yıllarda İzmir’de Göztepe, Altınordu, İzmirspor ve Bucaspor gibi kulüpler henüz kurulmamıştı. Karşıyaka ile birlikte tek Türk takımı Altay idi. 13 Ekim 1925 tarihinde kulübü ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk kulübün şeref defterine şu satırları yazmıştır: "Karşıyaka Spor Kulübü'nde karşı karşıya bulunduğum gençlik iftihara çok şayandır. Bu gençlik muvacehesinde istikbalin kuvveti, saadeti ne bariz görülmektedir."

Karşıyaka 1926 yılında İzmir şampiyonu olmuştur. Bu şampiyonluktan sonra 24 Haziran 1926 tarihinde Atatürk’ün kulübe ikinci ziyareti gerçeklemiştir. İsmet İnönü ve Fahrettin Altay ile kulübü ziyaret eden Atatürk, Karşıyaka Spor Kulübü’nün cepheden döndükten sonra yeniden kurmuş olduğu takımı ile İzmir Ligi’nde yabancı rakipleri ile yaptığı mücadele sonucunda hiç gol yemeden şampiyon olduğunu öğrenmiş ve bunun üzerine kulübün ambleminde ay-yıldız kullanılmasını istemiştir. 

Bu ziyaretinde de şeref defterine şunları yazmıştır: "Bu defaki ziyaretimde geçen aylarda masarrıf ve mesai hizmetin kıymetli asarını gördüm. Teşekkür ve tebrik ederim."

1937'de arasında dönemin İzmir Valisi Fazlı Güleç'in zorlaması sonucu Yamanlarspor adıyla Bornovaspor'la birleşti. Bu birleşme 1944'e kadar devam etti. 1951-1959 yılları arasında 8 amatör branşta İzmir şampiyonluğu elde eden Karşıyaka 17 branşta faaliyette bulunan tek spor kulübüdür. 

"Kaf Sin Kaf" ise Osmanlıca'daki " "(K S K)'den gelmektedir.



27 Ekim 2013 Pazar

BERGAMA

Bergama, İzmir’in kuzeyinde, Kuzeyinde Madra Dağı, güneyinde Yunt Dağı, dağ silsileleri ile çevrili Bakırçay Havzası'nda kurulmuştur. Bakırçay Ovası'nın uzunluğu 45 km, genişliği yer yer 15-20 km arasında değişmektedir. İlçe merkezinin rakımı 68 metre, Akropol'deki rakımı 331 metredir. İlçenin İzmir'e ve komşu iller olan Manisa, Balıkesir gibi merkezlere olan uzaklığı 100 km civarındadır. İlçenin kuzeyinde Ayvalık, Burhaniye ve İvrindi, doğusunda Soma ve Kınık, güneyinde Manisa ve Aliağa, batısında da Dikili ilçesi bulunmaktadır. Güneybatısında Ege Denizi sahili yer almaktadır. İlçe, merkezi dahil olmak üzere, Zeytindağ, Yuntdağ, Göçbeyli, Turanlı ve Kozak bucakları olarak altı bucağa ayrılmıştır.

Bergama ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalıdır. Verimli Bakırçay Ovası’nda tütün, pamuk, zeytin ve üzüm yetiştirilmektedir. Kozak yaylasında ekonomik getirisi yüksek olan çam fıstığı önemli bir gelir kaynağıdır. Günümüzde özellikle dağ köylerinde arıcılık giderek gelişmekte ve önemli bir geçim kaynağı haline gelmektedir. Tarıma dayalı sanayi de son yıllarda gelişme göstermektedir. İlçede halıcılık ve kilim dokumacılığı gelişmiştir.


Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı Akdeniz iklimi egemendir. Kışlar çok sert geçmez. Hava sıcaklıkları genel ortalamalar içerisindedir. Rüzgarlar yaz ve kış kuzeyden yıldız, kuzeydoğudan poyraz, kuzeybatıdan karayel şeklinde eser. Lodos ve batı rüzgarları yağmur getirir. Yıllık toplam yağış tutarı 601 mm civarındadır.
Bergama, merkez ve çevresinde Arkaik, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu Beylikler ve Osmanlı devirlerine ait önemli ziyaret yerleri vardır. Bunların en önemlileri Akropol, Asklepion, Allionai, Kızılavlu, Zeus Sunağı   ( 1887 yılında Almanya'ya kaçırılmıştır ), Roma Tiyatrosu ( halk arasında amfitiyatro olarak biliniyor), tümülüsler, hanlar, hamamlar, camiler, köprüler, türbeler ve çeşmeler bulunmaktadır. Arkeolojik kazılarda çıkarılan insanlığın kültür mirası olan birçok eser Bergama Müzesinde sergilenmektedir.
  



9 Eylül 2013 Pazartesi

ÜLKEMİN AYDINLIK YÜZÜ İZMİR KURTULUŞ GÜNÜN KUTLU OLSUN


Türk Ordusu tarafından 26 Ağustos 1922 de başlatılan Başkomutanlık Meydan Muharebesi (Büyük Taarruz) sonunda Yunan Ordusu dağıtılarak 2 Eylül de Uşak’a girdi.Dumlupınar Meydan Muharebesi ‘nden sonra Yunanistan Küçük Asya Ordusu darmadağın edildi, başkomutanı esir alındı
Türk Ordusu hızla İzmir e doğru ilerledi. Yunan birlikler ve Rumlar Anadolu dan çekildiler. 

9 Eylül 1922 sabahı Ahmet Zeki Soydemir komutasındaki 2.Süvari Birliği ve ardından Mürsel Bakü komutasındaki 1.Süvari Birliği İzmir e girdi.

Bayrağımız önce Hükümet Konağı sonra Kadifekale ye çekildi.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

BAYINDIR

Bayındır; Doğusunda Ödemiş, güneyinde Tire, batısında Torbalı, kuzeyinde Kemalpaşa ve Turgutlu İlçelerinin bulunduğu İzmir’e bağlı bir ilçedir. İlçenin kuzey-güney doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık 16 km, doğu-batı doğrultusundaki uzunluğu ise 25 km’dir. İlçe merkezi Ege denizine dik olarak uzanan sıradağların üzerindeki Bayındır ve Basra tepelerinin güney yamaçlarına kurulmuştur. Doğusundan gelen Küçük Menderes Nehri ilçenin Tire ilçesi ile sınırını oluşturmaktadır. İlçe merkezi, Çamlıbaba Dağının güney eteklerinde kurulmuştur. İzmir-Ödemiş karayolu ilçeden geçer. İl merkezine 97 km mesafededir. İsmini, Oğuzların Üçoklar koluna bağlı Bayındır boyundan alır. Belediyesi 1872’de kurulmuştur.

Bayındır İlçesinin bir yerleşim yeri olarak ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemektedir. Araştırmalar yörede sırasıyla milattan önce 3000’li yıllarda Hititlerin, 700’lü yıllarda Frigya ve Lidyalıların, Milattan sonra 900’lü yıllarda Bizanslıların, 1084 yılından sonra Selçukluların ve 1425 yılından sonrada Osmanlıların Egemen olduğu ortaya koymaktadır. Bayındır ilçe merkezinde Bizanslılar döneminde yerleşimin bulunduğu ancak Selçukluların gelişi ile Orhan Gazi tarafından 14. yüzyılın başlarında 24 Oğuz boyundan Üçoklar’ dan biri olan Bayındır Türkmen Boyunun kendi adı ile yeni bir yerleşim oluşturduğu bilinmektedir. Bir rivayete göre ilk yerleşim yerinin Ergenli Deresi kenarında kurulmuş iken bu yerleşim taşkınlar yüzünden daha sonra ilçe merkezinin şimdi bulunduğu yere taşınmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Bayındır’ ın Paşa Hası olduğu belirtilmektedir. Tapu kayıtlarına göre burası şehzadeliği döneminde II.Selim’e verilmiş, II.Selim padişah olunca da damatlarından Sadık Paşa’ ya 80 akçelik bir has olarak bağışlanmıştır. Şemsettin Sami Kamus-Ül Alam’ da Bayındır da 28 cami ve 1 medrese ve 2 Hıristiyan okulunun bulunduğunu, Aydın vilayetine bağlı İzmir Sancağı’nın bir kazası olduğunu, 400 kadar nüfuslu olduğunu yazmaktadır. Bayındır önceleri bir nahiye merkezi iken 1871’ de Belediye, 1875’ de ilçe merkezi haline gelmiştir. İlçe 30 Mayıs 1919 yılında Yunan işgaline uğramış ve 2.5 yıllık işgalden sonra 4 Eylül 1922 de kurtarılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra İzmir iline bağlı bir ilçe merkezi olmuştur.

1990 sayımına göre toplam nüfusu 47.126 olup, 13.862’si ilçe merkezinde, 33.264’ü köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 588 km2 olup, nüfus yoğunluğu 80’dir. Merkez bucağına bağlı 30, Çırpı bucağına bağlı 10 köyü vardır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Güneyinde ovalık bir alan yer alır. İlçenin en önemli akarsuyu Küçük Menderes nehridir. Bu nehir İlçenin Güney bölümünde doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. İlçe sınırları içerisindeki Küçük Menderes nehrini besleyen zengin su kaynakları yoktur. Rejimleri düzensiz olan Başdeğirmen, Hıca , Destere ve Paşa suyu dereleri kış yağışlarının bol düşmesi halinde sularını Küçük Menderes nehrine ulaştırabilmektedir. İlçenin topraklarını Küçük Menderes Irmağı sular.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, pamuk, tütün, incir, zeytindir. Sebze ve meyvecilik yaygın olarak yapılır. Bozdağlar, kızılçam ve karaçam ormanları ile kaplı olduğundan, ormancılık ilçe ekonomisinde önemli yer tutar. İlçe topraklarında çinko yatakları özel bir şirket tarafından işletilmektedir. Arıcılık gelişmiştir.

Yörede Akdeniz iklimi hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Kuzeye doğru çıkıldıkça iklimde farklılaşmalar göze çarpar. Yıllık yağışların önemli bir bölümü sonbahar ve kış aylarında düşer. Kar yağışı yüksek kesimlerde nadiren görülür.

BALÇOVA


İlçenin doğusunda Konak, batısında Narlıdere , güney ve güneydoğuda Karabağlar kuzeyinde ise İzmir Körfezi bulunmaktadır. Bu konumuyla Balçova İlçesi, at nalı şeklindeki İzmir Körfezi'nin güney kıyılarında yer almaktadır. İlçede hüküm süren Akdeniz iklim şartlarına ve toprak özelliklerine bağlı olarak farklı bitki toplulukları yer almaktadır. Çatalkaya’nın kuzey yamaçlarında maki, Teke Dağının yamaçlarında ise çoğunlukla kısa boylu çalılardan oluşan bitkiler mevcuttur. Çevrede orman yok denecek kadar azdır.

Balçova ’nın tarihteki yeri ilçede bulunan kaplıcaların tarihi ile aynı döneme rastlar. Bu tarih M.Ö.1200 yıllarına denk gelir. Dünyanın en önemli destanlarından biri olan İlyada ve Odesia’nın yazarı olan şair Homeros M.Ö. 8 yy. da İzmir’de yaşamıştır. Homeros’un İlyada Destanı’nın bir bölümünde bahsettiği Agamemnon ve Menelaos Troia “Truva” seferini yapan Akhai ordusunun başında bulunan iki komutandır. Askerlerin burada şifa bulması ve de yaralarının iyileşmesi üzerine şifalı suyun çıktığı yerlere tesis olarak kapalı hücreler yapılmıştır. 

Balçova; bütün Anadolu gibi tarih boyunca birçok medeniyetin hakimiyeti altına girmiştir. Türklerin bölgeye gelmesi 1300’lü yıllarda, hakimiyet kurması ise 1400’lü yıllarda olmuştur. 1910 yılına ait İzmir Vilayeti Haritası’nda Balçova Köyü olarak adlandırılan bölgede ilk belediye 1 Mart 1963 yılında kurulmuştur. İlçe 1980 yılında Narlıdere merkez olarak şube konumuna gelmiş, 3 Haziran 1992 tarihinde ise tekrar belediye durumuna getirilmiştir.

1990 sayımına göre nüfusu 55.908’dir. İlçeye bağlı köy yoktur. Yüzölçümü 17 km2 olup nüfus yoğunluğu 3229’dur. Konak ilçesine bağlıyken 3.6.1992 târihli 3806 sayılı kânunla ilçe olmuştur. Balçova Termal Tesisleri, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp fakültesi ve Türkiye’nin ikinci büyük teleferiği bu ilçenin sınırları içindedir.

Yamaçlardan inen düzensiz rejimli 5 adet dereden Yahya Deresi ve Sarıpınar Deresi Hacı Ahmet Deresiyle birleşerek, Molla Kuyu Deresi ve Ilıca Dereleri İnciraltında denize ulaşırlar. Ilıca Deresinin Çıtak Mevkiinde kurulmuş olan Cengiz Saran Barajı ve gölü, İçme-Kullanma ve Tarımsal sulama bakımından büyük önem taşır.

İlçenin 6 Kilometreyi aşan sahil şeridi vardır ve bu sahilde balıkçılık yapılmaktadır.


18 Ağustos 2013 Pazar

ALİAĞA

Aliağa; İlçe merkezi deniz kıyısında kurulmuştur. Çanakkale-İzmir kara yolu ilçeden geçer. İl merkezine 61 km uzaklıktadır. Belediyesi 1952’de kurulmuştur.1990 sayımına göre toplam nüfusu 42.150 olup, 25.450’si ilçe merkezinde, 16.700’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 8 köyü vardır. Yüzölçümü 350 km2 olup, nüfus yoğunluğu 120’dir. İlçe toprakları genelde düzdür. Doğu ve güneyinde Yund Dağları yer alır.

Ekonomisi sanayi ve turizme dayalıdır. Petrokimya tesisleri, petrol rafinerisi, Viking Kağıt Fabrikası, Aygaz, İpragaz, Pe-Gagaz dolum tesisleri, Çelik fabrikası, gemi sökme tezgahları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Aynı zamanda bir sayfiye yeridir.

Aliağa, Osmanlı döneminde bir çiftlik halindeyken süreç içinde küçük bir köye, Cumhuriyet döneminde 1937’den itibaren bir balıkçı bucağına dönüşmüştür. Aliağa, 1960’lı yıllarda hayata geçirilen 1. beş yıllık kalkınma planı uyarınca sanayileşme için uygun yer olarak seçilmiş ve bu tarihten itibaren sanayi kimliği ile öne çıkmaya başlamıştır. Bu yıllara kadar Menemen’e bağlıyken, 1982 yılında İlçe statüsüne kavuşmuştur.

Aliağa, tarih boyunca insanlık tarihinin en önemli uygarlıklarının kurulduğu Aiolis bölgesinde kurulmuştur. Tarih içinde birçok uygarlık bölgede var olmuştur. Aiolis kentlerinden Aigai, Gryneion, Kyme  ve Myrina günümüzde Aliağa ilçe sınırları içinde yer almaktadır.

Aigai :

Nemrutkale, Güzelhisar çayının başlangıcındadır. Görünürde kalıntılar vardır. Köseler Köyü'nün yakınında, Nemrud kalesi olarak bilinen bu Aiol yerleşimi, yanı zamanda antik Yunan'ın Anadolu'daki en eski kentlerinden biriydi.

Gryneion:

Çandarlı Körfezi kıyısında, Elaia ile Myrina arasındadır. Yenişakran Temaşalık (Çıfıtkale) mevkiinde kurulmuş bir ören yeridir. Zamanında Apollon Tapınağı ve kehanetleri ile tanınmıştır. M.Ö. 334 yılında Parmenion tarafından yıktırılmıştır. Gryneion, denize yakın bir yerleşim yeri olduğundan, antik kalıntıların araştırılması da kolaylaşmaktadır. Görülmesi gereken önemli bir tarihi merkezdir. 

Kyme:

Çakmaklı Köyü yakınındadır. İlk kazılar Çekler tarafından yapılmıştır ve 1952 yılında Doktor Baki Örgün yönetiminde kazılar sürdürülmüştür. Buluntular İzmir Arkeoloji müzesindedir. Aeolis Kyme'si, denizin yakınında, geniş Aliağa körfezinde bugün Nemrut Limanı olarak adlandırılan bir koyda bulunmaktadır. Geleneğe göre şehir, 1050 yıllarında “Frigio Locrico”dan gelen Aeoller tarafından daha önceleri Pelasglar tarafından yerleşim görmüş sit üzerinde kurulmuştur.

Myrina (Sebastopolin): 

Güzelhisar Çayının (Pythikos) denizle birleştiği yerde Çandarlı Körfezi'nin son koyunda yer alır. İki tepe üzerinde bulunan ve bir rastlantı sonucu köylüler tarafından ortaya çıkarılan Nekro poliste (mezarlık) kalıntıları vardır.

İlk araştırmayı 1874'te M.E. Batezzi yapmış ve 5000 kadar mezar ortaya çıkarılmıştır. Bu kazılarda ortaya çıkarılan eserlerin tümü yurtdışına kaçırılmıştır. Kaçırılmayan eserler İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Şehrin M.Ö. 454-425 yılları arasında Atina Konfede- rasyonunda önemli bir yeri vardı. M.Ö. 475' te Kserkes şehri Birinci Gongylos' a verdi. 1. Gongylos' da M.Ö. 339' da Myrina' yı oğlu İkinci Gongylos' a bıraktı. M.Ö. 260' ta şehri Selefkiler ele geçirdiler. Kısa bir zaman sonra Arkaios Savaşı sonunda Attalos şehri geri aldı. Şehir M.Ö. 11. yüzyılda Bergama' nın hakimiyetine girdi. M.S. 17-30 yılları arasında depremler Myrina' yı tahrip etmiştir.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

İZMİR YEŞİLDERE’DE 40 METRE YÜKSEKLİĞİNDE ATATÜRK RÖLYEFİ


İzmir Buca’da 42 metrelik boyuyla Türkiye’nin en büyük dünyanın ise 10’uncu büyük rölyef projesi 3 yılda tamamlandı. Heykeltraş Harun Atalayman’ın yaptığı  çalışmada, 3 kat püskürtme beton atılarak mask ortaya çıkarıldı.