20 Temmuz 2015 Pazartesi

SELÇUK



Selçuk İlçesi; kuzeyden Torbalı, doğudan Tire, güneyden Germencik, ve güney batıdan Kuşadası İlçeleri  ile çevrilidir.  Küçük Menderes Nehri, geniş bir ova ile ilçeye 3 km kuzeyinden geçip, 9 km batısından denize dökülür. Doğusunda yükseklikleri pek fazla olmayan Maden, Kayser ve Sarıkaya dağları, Güneyinde ise; Eteğinde büyük bir medeniyetin kurulmasına sahne olmuş Bülbül Dağı vardır.

Kuzeybatısında içinde, Kuş Cenneti ve üç doğal gölete ( Çakal, Gebeklise ve Cevaşır) sahip olan Selçuk’ta, doğa çeşitli kuşların barınmasına olanak sağlamaktadır. Selçuk yüzölçümünün, % 49 gibi büyük bir bölümünün ormanlık alan olması, İlçe’nin doğal deseninin zenginliğini oluşturur.
Akdeniz ikliminin hâkim olduğu Selçuk da yazlar sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçmektedir. Zeytin, pamuk, üzüm, narenciye (özellikle mandalina ve şeftali ) ilçe halkının başlıca gelir kaynağıdır. Bunun yanı sıra turizm de İlçe ve ülke ekonomisinin kalkınmasında önemli rol oynamaktadır. 

 Selçuk eski adıyla Ayasuluk, 1304 yılında Aydınoğulları Beyliği'nin eline geçmiş ve 1426 yılında Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır. 1914’de Ayasuluk olan adı Selçuk olarak değiştirilmiş ve Kurtuluş Savaşından sonra da Akıncılar adıyla anılan Selçuk 1957 yılında İzmir İline dahil edilmiş ve ilçe unvanını almıştır. 

Selçuk, Dünyanın en büyük açık hava müzelerinden biridir. Antik Çağ'ın en önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Selçuk’ta bulunan tarihi yapıların büyük bir bölümü ayaktadır. Efes ören yeri, Türk ve dünya turizmi açısından çok önemli bir merkezdir, Efes her yıl yaklaşık olarak 2 milyon ziyaretçi tarafından gezilmektedir. Selçuk Efes Müzesi, sahip olduğu ve sergilediği sadece yerel eserlerle Avrupa’nın en önemli ve en zengin müzelerinden birisidir. Bu etkinlikler dışında, müzede verilen konferanslar ve açılan resim sergileri kültür hayatını canlı tutmaktadır. Selçuklu sanatının en önemli eserlerinden biri olan İsa Bey Camii Selçuk’tadır. Cami, hem avlulu Türk camii tipinin, hem de Anadolu sütunlu camilerinin bilinen en eski örneğidir. İlçeye bağlı  Şirince köyü, başlı başına popüler bir kırsal turizm merkezidir.
İlk çağın en ünlü şehirlerinden biri olan Efes, Küçük Menderes Nehri'nin sularını boşalttığı körfezin yakınında kurulmuştur. Tarıma elverişli toprakları, Doğu’ya açılan büyük bir ticaret yolunun başında oluşu, gerek Antik Çağ'da, gerekse de Hıristiyanlık döneminde çok önemli bir dini merkez oluşu, tarihe büyük bir kent olarak geçmesini sağlamıştır. İlim ve sanat dünyasında da adını duyurmuş, ünlü kişiler yetiştirmiştir. Bunlar arasında, rüya tabircisi Artemidorus, şair Kallinos ve Hipponaks, filozof Herakleitos, ressam Parrhasius, gramer bilgini Zenodotos sayılabilir.
Efes’in tarihi MÖ 6. binyıla kadar uzanmaktadır. Bu sonuca son yıllarda Arvalya ve Çukuriçi höyüklerinde ele geçen arkeolojik yerleşke bulgularıyla varılmıştır. Ayasuluk Tepesi’nde yapılan kazılar da burada Erken Tunç Çağı’ndan Hellenistik Çağ’a kadar kesintisiz yerleşmenin var olduğunu göstermiştir. Bu da eski Efes’in Ayasuluk Tepesi’nde olduğunu, buranın Anadolu kavimleri ve Hititler tarafından iskan edildiğini ispatlamaktadır. Ayrıca Hitit yazılı metinlerinde Apasas olarak geçen kentin bu kent olduğu da kesinleşmiştir.

Strabon ve Pausanias gibi yazarlar, tarihçi Herodot, Efesli şair Kallinos gibi antik kaynaklar Efes’in Amazonlar tarafından kurulduğuna ve yerli halkın Karyalılar ve Lelegler’den oluştuğuna işaret etmektedirler.  

MÖ 1050'de Androklos, diğer eski Yunan kolonistleri gibi Anadolu’ya gelmiş, Efes ve civarını almıştır. Efes, MÖ 7. yüzyıl da Kimmerler’in istilasına uğrar ve Artemis Tapınağı yerlebir edilir. MÖ 560’da kent Lidyalılarca Artemision çevresine taşınır. MÖ 386'da akdedilen Kral Barışı’nın sonunda Efes, Büyük İskender’in gelişine dek sürecek olan Pers egemenliği altına girer.


Bugün gezilen Efes, büyük ölçüde, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından MÖ 300’lerde kurulmuştur. Efes, Bizans Çağı’nda tekrar yer değiştirmiş ve ilk kurulduğu Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir.